2. HALK BİLİMİ KURAMLARI
A) ERKEN DÖNEM KURAMLARI
1. MİTOLOJİK KURAM
J.
Grimm’in dilbilim çalışmalarında karşılaştığı “ortak aile dilini ortaya koymaya
çalışan anlayış”ı folklor ürünlerine de uygulamasıdır.
2. MİTLERİN METEOROLOJİK GELİŞİMİ
KURAMI
Adalbert
Kuhn, Prometheous adlı mitten hareketle pek çok mitin temelinde rüzgâr şimşek,
fırtına gibi doğa olaylarının yer aldığını ileri sürmüştür.
3. GÜNEŞ MİTOLOJİST OKUL VE GÜNEŞ
MİTLERİ KURAMI
Max
Müller tarafından geliştirilen ve mitlerle ilgili faaliyetlerin büyük bir
kısmını özellikle güneş ve güneşin faaliyetlerine bağlayarak açıklandığı
kuramdır.
4. MASALLARIN GÜCÜ VE KÜLTÜREL
ÖDÜNÇLEME KURAMI
Teodor
Benfey tarafından ortaya atılan kurama göre Avrupalılar ve Avrupalı olmayan
milletlerin masalları arasındaki benzerliğin kaynağı ortak atadan gelen bir dil
ailesine bağlı olmalarından değildir. Asıl neden milletler arası kültürel ve
tarihî ilişkilerdir. Bu ilişkilerde bazı kültürel ögeler karşılıklı olarak
ödünç alınmaktaydı. 1859 yılında çevirdiği Kelile ve Dimne’nin girişi yazısında
önemli görüşler dile getirmiştir.
B) METİN MERKEZLİ KURAMLAR
1.
GELİŞME KURAMI (Evrimsel Halkbilimi)
Edward
Tylor tarafından 19. yüzyıl sonlarında ortaya
atılmıştır. İlkel ve gelişmiş toplumları karşılaştıran kuramın temel öngörüsü
insan ruhunun her yer de aynı olduğu ve zaman içinde birbirinden habersiz
olarak benzer ürünler ortaya koyacağı şeklindedir. Çocuksuz çiftlerin elma
yiyerek çocuk sahibi oldukları motifi birçok ilgisiz coğrafyada aynıdır. Yine
Dede Korkut anlatıları ile İlyada ve Odysee arasındaki benzerlikler de bu
kuramı destekler mahiyettedir.
2.
YAYILMA KURAMI (Tarihî-Kültürel Halkbilimi)
Elliot Smith tarafından ortaya
atılmıştır. Bu kurama göre bütün medeniyet unsurları tek bir merkezden yayılır.
Bir guruba göre Mısır bütün medeniyetlerin merkezidir. Bu düşünce İngiliz
yayılmacıları olarak bilinen grubun görüşüdür. Bu kuramı benimseyen ancak
farklı bir görüş ileri süren Viyana yayılmacılarına göre ise -Frobenius, Ratzel-
yeryüzünde belli medeniyet daireleri vardır ve ürünler bu dairelerden yayılır.
Köroğlu anlatmaları gibi.
3.
TARİHÎ-COĞRAFÎ FİN KURAMI
İskandinav ülkelerindeki halk
bilimi çalışmalarıyla ortaya çıkan bu kuramın kurucusu Julius Krohn'dur. Krohn'dan
önce bu kuram Kalevela destanının
derlenmesinde kullanılmıştır Kuram sözlü anlatıların özellikle de masalların
nerede oluştuğunu bulmayı amaçlar. Bütün benzer metinleri bulup onlardan
birisini asıl metin olarak kabul ettikten sonra anlatmanın ilk şeklini tesbit
etmeyi amaçlayan kuram masraflı oluşu ve zaman gerektirmesi yönüyle
eleştirilmiştir. Bir eserin ur-formunu tespit edebilmek için varyantlar
kronolojik, coğrafî bakımlardan sınıflandırılır ve buradan hareketle kaynak
hakkında bir sonuca ulaşılır. . Bu kuram çerçevesinde Axel Olrik'in halk
anlatıları için ortaya koyduğu epik yasalar, Anti Aarne'nin yapmış olduğu
masalların tip kataloğu ve de Stith Thompson'un yapmış olduğu masal tipleri
indeksi ve halk edebiyatı motif indeksi (The Motif-Index of Folk Literature) önemlidir.
3.1
AXEL OLRİK'İN EPİK YASALARI
Bu yasalar Fin kuramının kuramsal yönünü
güçlendirmiştir.
Olrik'e göre halk anlatılarının
epik kuralları kültürün ayrılmaz bir parçasıdır ve buna göre bir anlatıcı
anlatmaya başladığında hiç fark etmeden bu yasaları dikkate alır. Bu yasalar
bir anlatının çözümlenmesini kolaylaştıran kuramsal altyapıyı da oluştururlar.
a. Giriş
ve Bitiriş Kuralı:
Anlatı birdenbire başlamaz ve birdenbire bitmez. "Anlatı"
durgunluktan coşkunluğa doğru giderek başlar ve çoğu zaman başlıca kişilerden
birinin başına gelen bir felâketi içeren sonuç olayından sonra coşkunluktan
durgunluğa giderek biter.
b. Yineleme
Kuralı: Çarpıcı bir
sahne ortaya çıktığında anlatının akışını bozmayacak bir biçimde sahne
yinelenir.
c. Üçleme
Kuralı:
d. Bir
Sahnede İki Kuralı: Anlatı
boyunca sadece iki kişinin aynı sahnede ortaya çıkmasıdır.
e. Zıtlık
Kuralı:
f. İkizler
Kuralı: Bir anlatıda
aynı sahnede aynı role iki kişi çıktığında ikisinin de zayıf ve güçsüz olarak
tasvir edilmesidir.
g. İlk
ve Son Durumun Önemi Kuralı: Bir
sürü kişi veya nesne ortaya çıkınca en önemli kişi öne gelir.
h. Tek
Çizgi Kuralı: Halk
anlatısı bir olay çizgisini başkasıyla karıştırmaz; halk anlatıları her zaman
tek çizgilidir.
i. Kalıplaşma
Kuralı:
j. Büyük
Tablo Sahnelerin Kullanılması Kuralı: Anlatı
her zaman Büyük Tablo Sahneleri ile doruğuna erişir. Bu sahnelerde anlatı kahramanları
yan yana gelirler. Kahraman ve atı, kahraman ve canavar gibi…
k. Tek
Entrika Kuralı:
l. Dikkati
Başkahraman Üzerinde Toplama Kuralı:
m. Epik
Birlik Kuralı
3.2.
ANTİ AARNE’IN MASAL TASNİFİ
Anti Aarne, Krohnların derlediği
masalları sınıflandırır. Aarne her masal tipine bir numara verir ve içeriğe
dair kısa bir özet verir. Halkbilimi araştırmalarında kılavuz olması amacıyla
yapılan bu tasnif Thompson tarafından geliştirilir. Aarne’nın tasnifi şu şekildedir:
1. Hayvan Masalları
2. Asıl Halk Masalları
3. Fıkralar
Thompson ise masalları aşağıdaki
gibi sınıflandırır:
(TheTypes of The Folktale)
1. HAYVAN MASALLARI 1-299
2. ASIL MASALLAR 300-1199
3. FIKRALAR 1200-1999
4. ZİNCİRLEMELİ MASALLAR 2000-2399
5. SINIFLAMAYA GİRMEYEN MASALLAR
2400-2499
3.3.
STİTH THOMPSON'UN HALK EDEBİYATI MOTİF İNDEKSİ
a) Mitolojik motifler
b) Hayvanlar
c) Tabular
d) Sihir
e) Ölüm
f) Olağanüstülükler
g) Devler
h) Sınavlar, denemeler
i) Akıllı ve aptal
j) Aldatmalar
k) Kaderin ters dönmesi
l) Geleceğin tayini
m) Şans ve Talih
n) Toplum
o) Ödül ve cezalar
p) Esirler ve kaçaklar
q) Anormal zulümler
r) Cinsiyetler
s) Hayatın tabiatı
t) Din
u) Karakter özellikleri
v) Mizah
w) Diğer çeşitli mizah grupları
4.
PSİKOANALİTİK YÖNTEM
Wilhelm
Wundt tarafından ortaya atılan, Freud
tarafından uygulanan bilinçaltı tekniğinin halk edebiyatı ürünlerine
uyarlanmasıdır. Mitlere bu şekilde yaklaşılmış ve rüyalarla mitler arasında
ilgi kurulmaya çalışılmıştır. Freud Yunan miti Oedipus üzerinde bu yöntemle çalışmıştır. Kırmızı Başlıklı Kız masalı bu kuram çerçevesinde değerlendirilen
bir masal örneğidir.
5.
YAPISALCI KURAM
Kurama göre bir anlatı grubu
üzerinde inceleme yapıp ortaya çıkan yapıyı formülize ederek bu formülün
evrensel düzeyde uygulanabilir olmasını beklemek gerekir. Böylece bir halk
edebiyatı anlatma grameri oluşması hedeflenmiş ve anlatıların iskeletleri saptanmaya
çalışılmıştır. J. Hahn ve Otto Rank'in uyguladığı kahramanların biyografisini çözümleyen
yöntem ve Propp'un masalların
yapısını çözümlediği yöntemden söz edilebilir. Bu yöntem tarihî-coğrafî kurama
da tepki olarak ortaya çıkmıştır.
5.1.
Kahramanın Biyografisini Çözümleyen Yöntemler
J. G. Von Hahn kahramanların
biyografilerini formülize etmiştir. Otto Rank de aşağıdaki sınıflandırmayı
çıkarmıştır.
a) Kahraman sıra dışı bir ailenin
çocuğudur.
b) Kahramanın babası bir kraldır.
c) Kahraman dünyaya gelmesi zor şartlarda
olmuştur.
d) Kahramanın doğumuyla ilgili
kehanetler vardır.
e) Kahraman suya bırakılır.
f) Kahraman hayvanlar ya da iyi
insanlar tarafından korunur.
g) Kahraman büyür, gerçek ailesini
bulur.
h) Kahraman babadan intikam alır.
i) Kahraman tanınır, yükselir,
onurlanır.
Raglan bu çözümleme ilkelerini
çoğaltmış ve de genişletmiştir.
Türkiye’de
bu yöntem ilk defa Özkul Çobanoğlu tarafından Oğuz Kağan ve Er Töştük
destanlarına uygulanmıştır. M. Öcal Oğuz da, Dede Korkut hikâyelerinden Dirse Han Oğlu Boğaç Han ve Basat'ın Tepegöz’ü Öldürdüğü boya bu yöntemi uygulamıştır.
5.2.
Propp'un Masal Çözümleme Yöntemi
Propp anlatılardaki parçaların
bütünü nasıl oluşturduklarını incelemiş ve masalların yapısal tanımını
yapmıştır. Buna göre masalda 31 adet fonksiyon vardır. Bu fonksiyonlar masalda
zıtlarıyla birlikte çift olarak yer alır.
Propp’a göre masalda kahramanların
yedi rolü vardır:
1. Hain
2. Bağışlayıcı
3. Yardımcı kahraman
4. Prenses
5. Kahraman
6. Sahte kahraman
7. Ayırıcı
Propp, masalların sabit ve değişen değerlerini
saptamak için aşağıdaki durumları birbiriyle karşılaştırmıştır:
- Kral maiyetindeki yiğitlerden birine bir kartal verir ve kartal onu başka bir krallığa götürür.
- Büyük baba, Suçenko’ya bir at verir ve at onu başka bir krallığa götürür.
- Büyücü, Ivan’a bir kayık verir ve kayık onu başka bir krallığa götürür.
- Kralın kızı Ivan’a bir yüzük verir ve yüzük yardımı iler çağrılan kahramanlar Ivan’ı başka bir krallığa götürür.
Propp,
masallarda tespit ettiği 31 işlevi sırasına göre. verirken her işlevin içeriğinin
kısa bir özetini yapar, ardından işlevi kısaca tanımlar ve şematik
karşılaştırmalar yapmayı sağlaması için işleve uygun bir simge verir. Bu
işlevler aşağıdaki gibidir:
1. Aileden
biri evden uzaklaşır.
2. Kahraman
bir yasakla karşılaşır.
3. Yasak
çiğnenir.
4. Saldırgan
bilgi edinmeye çalışır.
5. Saldırgan
kurbanıyla ilgili bilgi toplar.
6. Saldırgan,
kurbanını ya da servetini ele geçirmek için, onu aldatmayı dener.
7. Kurban
aldanır ve böylece istemeyerek düşmanına yardım etmiş olur.
8. Saldırgan,
aileden birine zarar verir.
9. Aileden
birinin bir eksiği vardır; aileden biri bir şeyi elde etmek ister.
10. Arayıcı
kahraman eyleme geçmeyi kabul eder ya da eyleme geçmeye karar verir.
11. Kahraman
evinden ayrılır.
12. Kahraman
büyülü bir nesneyi ya da yardımcıyı edinmesini sağlayan bir sınama, sorgulama,
saldırı vb. ile karşılaşır.
13. Kahraman
ileride kendisine yardımda bulunacak kişinin eylemlerine tepki gösterir.
14. Büyülü
nesne kahramana verilir.
15. Kahraman,
aradığı nesnenin bulunduğu yere ulaştırılır, kendisine kılavuzluk edilir ya da
yol gösterilir.
16. Kahraman
ve saldırgan, bir çatışmada karşı karşıya gelir.
17. Kahraman
özel bir işaret edinir.
18. Saldırgan
yenik düşer.
19. Başlangıçtaki
kötülük giderilir ya da eksiklik karşılanır.
20. Kahraman
geri döner.
21. Kahraman
izlenir.
22. Kahramanın
yardımına koşulur.
23. Kahraman
kimliğini gizleyerek kendi evine döner ya da bir başka ülkeye gider.
24. Düzmece
bir kahraman asılsız savlar ileri sürer.
25. Kahramana
güç bir iş önerilir.
26. Güç iş
yerine getirilir.
27. Kahraman
tanınır.
28. Düzmece
kahramanın gerçek kimliği ortaya çıkar.
29. Kahraman
yeni bir görünüm kazanır.
30. Düzmece
kahraman ya da saldırgan cezalandırılır.
31. Kahraman
evlenir ve tahta çıkar.
Umay Günay Elazığ Masallarında bu
çözümleme yöntemini kullanmıştır.
5.3.Levi
Strauss'un Yapısal Çözümleme Yöntemi
Yapısalcılık içinde ayrı bir
çözümleme yöntemi oluşturan Calude Levi Strauss dilbilimde olduğu gibi
toplumdaki bağıntılardan, totem sistemlerinden, evlenme ve aile biçimleri gibi
görünümlerden hareketle derin yapıya ulaşmayı amaçlamıştır. Strauss bu yapıya
ulaşabilmek için şu kuralları ileri sürer.
a) Bir mit hiçbir zaman tek düzeyde
yorumlanmamalıdır. Ayrı ayrı açıklama söz konusu değildir çünkü her mit birkaç
açıklama düzeyinin bir bağıntıda toplanmasıdır.
b) Bir mit, bütün olarak ele
alındıklarında bir dönüşüm kümesi olan başka mitlerle kurduğu bağıntı içinde
yorumlanmalıdır.
c) Bir mit, başka mit kümeleri ve
oluştuğu toplumun kültürü göz önüne alınarak yorumlanmalıdır.
Türkiye’de
bu yöntem Ümral Kırman (Deveci) tarafından
Dede Korkut hikâyelerine
uygulanmıştır.
6.
MİT-RİTÜEL KURAMI
Bu kurama göre kültür ve sanat
ilkel insanın dini ayinlerinden, ritüel törenlerinde yer alan davranışlarından
kaynaklanır. Kültür geliştikçe ritüeller de sözelleşmekte ve mitlerin doğup
gelişmesini sağlamaktadır.
Kurucusu Lord Raglan olan bu kurama
göre ritüel törenleri anlatılara yani mitolojiye dönüşür. İkinci aşamada ise
mitoloji tarihe dönüşür. Üçüncü aşamada ise mitolojik tarih folklora dönüşür ve
bu folklor dördüncü aşamada edebî masalların oluşumunda etkili olur.
7.
İDEOLOJİK KURAM
Hitler dönemi Almanya’da ve Stalin
Rusyası’nda ortaya çıkan bir kuramdır. Wilhelm Riehl’in alt yapısını
oluşturduğu kana dayalı ırkçılığı ön planda tutan bu yaklaşımda halkbiliminin
verileri politik yaklaşımların aracı olarak kullanılmak istenmiştir.
8.
SEÇKİN KÜLTÜRÜN DİBE ÇÖKMESİ KURAMI
Alman halk bilimcisi Naumann
tarafından ortaya atılan bu görüşe göre kültür varlıklarının oluşturucuları üst
tabakadır. Teori ürünleri buradan kültürü kabul edici aşağı tabakaya sürekli ve
aralıksız çöküşü teorisine dayanır. Bu yaklaşımda amaç folklor unsurlarının
özellikle de halk türkülerinin kaynağını seçkin yaratıcı bireyleri ve elit
kültüre bağlamaktır.
B) İCRA-PERFORMANSA, BAĞLAMA DAYALI YÖNTEM VE KURAMLAR
1.
İŞLEVSEL KURAM
Bu
yöntem ürünün oluştuğu bağlamdaki işlevlerini ele alır. Oluşma nedenleri,
dinleme nedenleri üzerinde durur. Buna göre işlevler belirlenir. İşlevler şu şekilde özetlenebilir:
- Eğlenme, eğlendirme
- Toplumsal kurumlara, kurallara destek verme
- Toplumsal ve kişisel baskılardan kaçış
- Eğitimin yeni kuşaklara aktarılması işlevi
- Protesto işlevi (William Bascom)
2.
SÖZLÜ FORMÜL KURAMI
Milman
Parry ve Albert Lord tarafından geliştirilmiştir.
İlyada
ve Odysee’nin oluşumu üzerinde durularak ortaya çıkmıştır. Metnin nasıl
oluşturulduğu üzerinde durur. Bu kurama göre anlatıdaki ana fikri anlatan ve
aynı vezin şartları altında sürekli tekrarlanan bir grup sözcük formülü ifade
eder. En çok yaygın olan formüller kahramanların adları, ana hareketler yer ve
zamanla ilgili olan ve kolay değişmeyen formüllerdir. Anlatıda yeni formüller
eski formül kalıplarına yeni sözcükler ekleyerek oluşur.
Usta-çırak
ilişkisi, anlatıcı-dinleyen ilişkisi içinde anlatının değişimini ele alır. Buna
göre halk edebiyatı ürünü formülize edilir. Homer sorunu olarak bilinen bu
teoride İlyada ve Odysee'nin bir şair tarafından oluşturulup oluşturulmadığı ya
da bir anlatıdan yazıya geçirilip geçirilmediği incelenir. Kurama göre kulaktan kulağa oyununda olduğu gibi
anlatının orjinali yani urformu olmadığı gibi varyantları da söz konusu
değildir. Çünkü anlatı her icrada başka başka şekiller almaktadır.
3.
BAĞLAMSAL KURAM (Performans Teori)
Dilbilim
etkisinde gelişir. (Chomsky) Metnin bağlamını ele alır. Dile ait özellikler,
sosyal doku, bireysel ve sosyal farklılıklar dikkate alınır. Metnin oluştuğu
doku, ifade biçimleri ve birimleri üzerinde durulur. Metnin sözel boyutu yani
anlatıcı boyutu önem kazanır.
Kuramın
temsilcisi Amerikan halk bilimcisi Dan ben-Amos tarafından, folklorun kendi
kültürel bağlamından hareketle bir şey, derlenip toplanacak bir nesne olmayıp
"iletişimsel bir süreç"
olduğu tespiti yapılmıştır. Buna göre anlatıcı, kişisel boyutta, dinleyici
sosyal boyutta metin ise söz boyutunda yer alır. Alan Dundes de metin,
sözeldoku ve bağlam olmak üzere üçlü araştırma modeli öngörmüştür.
Dan
Ben-Amos, kendi folklor kavramını "Folklor belli zamanda meydana gelen
aksiyondur. O artistik (sanatsal) bir aksiyondur. O yaratıcılık ve estetik
kaygıyı içine alır ve bunların her ikisi de kendiliklerinden sanat formlarında
birleşmeye yüz tutarlar. Bu anlayışa göre folklor; sanatsal anlatım yoluyla
oluşan karşılıklı bir sosyal etkilenmedir. Bu iletişim, konuşma ve mimikle
ilgili hareketlerin diğer tarzlarından farklıdır. Bu farklılık kültüre ait
gelenekler seti üzerine kuruludur, o toplumun bütün üyeleri tarafından tanınır
ve ona bütün toplum bağlanır ki, bu durum folkloru iletişimin sanatsal olmayan
formlarından ayırır." "şeklinde açıklayarak daha da belirgin bir hale
getirir.
Bu
kuram Performans ve İcra kuramı olarak da bilinir.
Bağlam
merkezli halkbilimi paradigması, folkloru bitmiş tamamlanmış bir ürün değil, anlatan ve dinleyen arasında geleneksel anlatı
yoluyla kurulan sanatsal bir iletişim biçiminin içinde gerçekleştirildiği
yaratıcı bir süreç olarak kabul etmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder